24 Ocak 2011 Pazartesi

BEŞ ŞEHİR FİLMİNDEN

''Senin şiir falan okuduğun yok.
Eğer şiir okusaydın bilirdin ki, aşık adam sınanmaz.''

27 Ekim 2010 Çarşamba

ilhami çiçek

bir insan en çok ağlarken güzeldir



demişti ilhami çiçek.
öyle işte.



30 Eylül 2010 Perşembe

OTOGARDA GECE

Kaz adımıyla yürür içimde karamsarlık;
Ve hayalin salınır onunla karşıt yönde;
Gittikçe uzaklaşan şarkı gibisin artık,
Yalnızlık hükmediyor bu çok bulutlu günde.

Sevda sırlı sularla sürüklendi sahile...

Kara kumudur kalan kalbimde bozkırların.

Ümitsizdi yolculuk ve dağıldı kafile.

Benim içimde çamur ve kar'ı otogarın,
Sen güzel günlerini şarkılaştırdın bile.
İnsanlar ne ki, çoğu kalpler ezen birer tank
Senin de çevren yalnız kuş ve çiçek değil ki...
Yerler makine yağlı, izmaritli ve çorak.
Uzaktan şarkıların duyulurken sadece
Sırtlanlar arasına konar bir küçük serçe
Tuzlu göller, dikenler arasında bir kaynak,
Kaz adımıyla gelir şimdi yıldızsız gece
Ah ömrüm, sen elimde onarılmaz bir sırça.

HÜSREV HATEMİ 

Not: "Kara kumudur kalan" adında bir hikaye olacak Mustafa Kutlu'nun Ya Tahammül Ya Sefer kitabında. O dizeyi üniversitedeyken arkadaşlara söyleyip durduğumu hatırlıyorum. Sonradan epey düşünmüş hatırlayamamıştım. Meğer o kitaptaymış. Ve doğru şekli böyleymiş. Hüsrev Hatemi'nin kitabında rastladım. Güzel oldu.

5 Eylül 2010 Pazar

ULU ORTA- İbrahim Tenekeci

-seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin-


-nazlanırsın ama bir gün gelirsin-






düşen bir yaprağa bağladım hayatımı


olsun artık diyorum ne olacaksa


paralı asker miyim neyim ben


ekleyip duruyorum sabahları akşama


ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor


gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta


aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim


nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim


hem de mayhoş elma tadında.






kendimi de koysam ayağımın altına


yine de yetişemiyorum ey aşk,


omzunun hizasına.


çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu


ve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.


budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin


nereye konsam geri sayım başlıyor


kurcalıyor beni bir çırağın elleri


ah, unufak olsam ve desem ki


ağzın tat görmesin hayat


kandırdın beni.






sorma,


elim kırılsın bir daha


dokunursam güneşe.






kılpayı kaçırılmış bir şeyin


bıraktığı ardında


neyse oyum ben.


yaralı serçe, benim için dua et:


gök bir kayalık gibi şimdi üstümde


dr. şükrü öncüoğlu'ndan


üç ayda bir reçete.






acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda


ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla


çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması


bir yastık arıyorum kuş seslerinden


mühim değil sonrası.






sorma,


yangın sönseydi suyla


denizler her akşam böyle yanmazdı.






yakartop oynayan melekler gördüm güneşle


ve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen


yolundaydı herşey, ben bile yolundaydım


ama


kıyıya vardığımda


kendimi unuttuğumu anladım


karşı kıyıda.






şiirler söyledim belki duyarsın diye


çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin


sana seslendim durdum bu küçücük odadan


acımı duy, sensin pusulam benim


ki dünya


silinmiş bir harita


gibi yabancı bana.






sorma,


usulca uzandığında


bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.